“Ey bu vatan için,
Toprağa düşmüş asker,
Bir avuç toprağın var mıydı
Vurulup Düşerken ?”
Ataol Behramoğlu
İncirlik Üssü’nden kalkan Amerikan uçakları, binlerce suçsuz Iraklının üzerine bomba yağdırırken ses çıkarmayan bâzı büyük (!) “antiemperyalistler”, şimdi ABD’yle ilişkiler “bozulunca”, hemen İncirlik Üssü’nün kapatılmasını gündeme getirdiler. Sebepler hep aynı: Ermeni ve Kürt sorunları! Çünkü onların “antiemperyalizmi” Ermeni, Kürt (ve tabiî Yunan) düşmanlığından bağımsız değildir. ABD daha birkaç yıl önce dosttu, müttefikti, hatta tezkere kabûl edilmeli, ABD ülkemizde binlerce askeriyle konuşlanmalı, Irak’a beraber girmeliydik. Ama şimdi ABD, Ermeni Soykırımıyla ilgili Temsilciler Kongresinde Türkiye’nin hoşuna gitmeyecek kararlar alınca ve sınır ötesi operasyon hususunda Türkiye’ye istediği desteği vermeyince,eli kanlı sömürgeci emperyalist oluverdi.Geçmişte nasıl Fransa,Ermeni Soykırımını tanıma yolunda karalar aldığında , bu üçkâğıtçılar Fransa’nın Cezayir Soykırımını hatırladılarsa, şimdi de ABD’nin Kızılderililere yaptığı katliamı akıllara getirme yoluna gittiler.
Oysa ki aynı Türkiye Cumhuriyeti, BM’de yapılan toplantılarda, Fransa’nın Cezayir’de soykırım yapmadığını -kendi çıkarları gereği- savunan sayılı ülkelerden biri olabiliyordu.Fakat, hatırlarsınız geçtiğimiz senelerde Fransa, Ermeni Soykırımıyla ilgili Türkiye egemenleri aleyhine kararlar aldığındaysa, İstanbul’daki Fransız Sokağının adının, Cezayir Sokağı olarak değiştirilmesi gündeme gelmişti -vay be mazlum halklarla dayanışmaya bakın!- Bununla birlikte ABD’de bir “Kızılderili Türk Devleti” kurulması için Kızılderililere yardım muhabbetleri tam başlayacaktı ki, Erdoğan’ın ABD’de yaptığı son görüşmelerden, Birleşik Devletler’le tekrar dost ve müttefik olarak çıkıverdik. Dörtlü ittifakın (Washington, Ankara, Bağdat,Erbil) yeniden gündeme gelişiyle, “gazı alınan” topluma, “ortak düşmana karşı birleşmiş güçler” (şu an için Erbil istisna) propagandasının bombardımanı yapılıyor şu sıra.Bush’la yaptığı görüşmeden sonra yüzü gülen Erdoğan, “düşüncelerimiz aynı doğrultuda” derken, ABD bir süreliğine gerilen ilişkileri toparlamış olmanın rahatlığıyla, bölgedeki “en güçlü müttefiki”yle ithal-ikâme ekonomisi temelli aşkını, büyük ölçüde kurtarmış görünüyor. Erdoğan’ın Bush’a, ziyaretinde ona çiçek sunması da, bu büyük sevdânın nişânesi olsa gerek.
Türkiye’nin gündemi sürekli alt üst olup duruyor. Önce harıl harılanayasayı tartışırken bulduk kendimizi, cumhurbaşkanlığı tartışmaları sürecinde olduğu gibi hepimiz hukukçu oluverdik. Sonra Ozan Arif’le, Türüt’ün bol faşizm sosuna bandırılmış, hem sanattan; hem insanlıktan uzak, Hrant Dink’in kâtillerini öven şarkıları gündemi işgâl etti hayli zaman. Ve Malezyalaşmaya başladık, daha Malezya’nın “m”sine müdrik olamadan -biz sâdece Kuala Lumpur’daki devâsâ gökdelenleri bilirdik belki- . O gün Malezya dediler, bugün Ruanda dediler, Tayyip’in yakışıklılığı filan gündemin sıcak maddesi oluvermişken, hoop televizyonlarda eli çubuklu, gözü gözlüklü adamları, haritalar üzerinde sınır ötesi operasyon stratejileri üzerine çalışırlarken görmeye başladık. Bölgede çok sayıda askerin yaşamını yitirmesinden sonra tekrar alevlendirdiler bu meseleyi.Bir gece ansızın gelebilirlerdi ve Musul 82, Kerkük 83, Süleymaniye 84 … plâkalı yeni illerimiz olabilirlerdi, Kürt gerçekliğini reddeden,Türkiye’nin bir mozaik değil, beton olduğunu iddia eden taş kafalara göre.
Ankara